Oldukça yorgun görünüyordu arkadaşı. Gözleri hafif morlaşmış küçük çukurlara benziyordu. Özensiz toplanmış saçlarının ilk bakışta sadece gözüne girmemesi için tokalandığı açıkça anlaşılıyordu. Her cümleden sonra gözleri uzaklara dalıyor ve küçük iç geçirmelerle göğsü inip kalkıyordu. Sesindeki narinlik, kibarlığının yanı sıra yılmışlığından kaynaklanıyor gibiydi. Belli ki kafası karışıktı, yoğundu, yorgundu. Ama işi ile ilgili değildi belli ki çünkü işine karşı da ilgisizliği her halinden belli oluyordu. Oysaki bu noktaya gelebilmek için ne yoğun çalışmalar, okullar, kitaplar, uykusuz geceler tüketmişti geçmişinde, nelerden vazgeçmişti. Şimdi masasında omuzları düşmüş oturan bu insanın bu koltuk için bu kadar çok çabaladığına kim inanırdı bu hevessizliğini görünce.
“Çocuğun okuldan çıkmasını mı bekleyeceksin peki” diye sordu
Bir kez daha içini çekti daha derinden. Yüzünde buruk bir tebessüm göründü belli belirsiz.
“İşim ne ki… başka neyim var” dedi gözleri uzaklara kilitlenmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder