Kitap, birbirinden tamamen farklı hayatları olan iki kişinin, kadınla erkeğin aynı gün ölmeleriyle başlar. Ölümden sonra bedenlerinden ayrılıp kendilerini çağıran iç sese kulak vererek bir sokaktaki ölülerin toplanma yerine giderler. Burada kadınla adama gerçek hayatta haksızlık yapıldığı, birbirleri için yaratılmış oldukları halde dünyada karşılaşmadıkları için beraber olamadıkları anlaşılmıştır. Kurallar gereği kadınla erkek dünyaya geri gönderilir. Bir gün içinde birbirleri için yaratıldıklarını kanıtlarlarsa yaşamaya devam edeceklerdir, akıllarında en ufak bir şüphe olursa tekrar öleceklerdir.
Kadın zengin ve varlıklıdır (Eve). Kocası onu öldürüp parasına ve kız kardeşine konmak istiyordur. Kadını zehirleyerek öldürür. Bir direniş örgütü kurmuş olan adam ise (Piere) ölümünden bir gün sonrası için ihtilal yapma hazırlığında olan örgüt lideridir. Örgüte ihanet eden Lucien tarafından öldürülmüştür. Dünyaya döndüklerinde birbirleri için yaratıldıklarını kanıtlamak için bir günleri vardır. Öldükleri andan başlayan yeni hayatlarında birbirlerini bulup her şeye bu şekilde devam etmeleri gerekir. Ama hem Eve’in hem de Piere’in yapacakları, yarım kalmış işleri vardır. Birden bire bu kadar değişiklik olmasıyla Eve’in kocası ve kardeşi onun delirdiğine inanır, Piere’in arkadaşları ise onun kendilerine ihanet ettiğini düşünür. Sonuçta Piere aslında bir komployla bütün arkadaşlarının ölüdürüleceğini öğrenince onları kurtarmak için Eve ile sözleştiği saatte gidemez ve ikisi de tekrar ölür. Aynı yoldan geçerken karşılaştıkları bir çift onlara yeniden hayata dönmeye hak kazandıklarını sevinerek söyleyecek, onlar da “deneyin ve görün” diyeceklerdir.
Öncelikle son derece akıcı bir kitap. Bir yudumda okunabilir. Sıkıcılıkla tanışıklığı da kesinlikle yok. Kısa bir kitap ama kısacık cümlelere o kadar her şey sığdırılmış ki “neden böyle” demiyorsunuz hiç. Sadelikle gözünüze sokulmuş bir şeyler ve hiç de rahatsız edici değil.
Kitaptan pek çok sonuç/soru çıkabilir aslında. Ben aklıma gelenleri bir kaç cümleyle sıralamak isterim.
- İki insan ölse bile aklı yine dünyevi şeylerdedir. hayatta halledemeyeceği veya yarım bırakacağı bir şeyler mutlaka olur.
- Öldükten sonra tekrar hayata dönsek bile aslında yaşarken bazı şeylerin ucunu o kadar kaçırmışızdır, o kadar kör olmuşuzdur ki o sırada mahvetmişizdir her şeyi.
- Bir birinden bambaşka dünyalarda yaşayan iki farklı sınıf hiç bir koşulda tam olarak bir araya gelemez mi? çünkü aynı bakış açısına sahip değillerdir (ki kitapta romantik bir seviyede iyimserlik vardı bu konuda)
- İnsan hayatının aşkını bulunca dünyası mı değişmelidir? Daha önce kıymet verdiklerini yok mu saymalı, seçim yapmak zorunda mı? Aşkına dönük olsa kendine ne kadar dönük kalabilir?
- İkilemler ve seçimler hep vardır, sonucu etkiler veya etkilemez.
- Kitap bize bu kadar eğlence içinde büyük bir umutsuzluk mu öğretmektedir aslında? Ne yaparsan yap sonu aynı olur diye yoksa “siz bir deneyin ve görün” diye umuda mı yönlendirmiştir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder